Savaş uygarlığın gıdasıdır.
Zerzan
Savaş politikanın süreğidir, savaş politikanın farklı araçlar ile sürdürülmesidir ve her savaş sınıfsal bir damga taşır. Savaşın niteliğini anlamak için, savaşa damga vuran politik niteliği ve onu sürdüren sınıfların, tahlilini yapmak gereklidir.
Bütün emperyalist savaşlar gericidir. Çünkü emperyalist savaş demek, küçük bir azınlığın kar hırsı ve daha fazla kaynak ve toprak paylaşımı uğruna giriştiği, sosyal ekonomik ve toplumsal açıdan son derece yıkıcı ve tahrip edici savaşlardır.
Emperyalizmin ekonomik özü tekelizme dayanan sömürgeciliktir. Emperyalizmin siyasi özü anti demokratizmdir emperyalizmin askeri özü ise terör rejimidir bütün emperyalist devletler terör rejimine dayanırlar yani faşizme. Emperyalist ilişkilerin egemen olduğu bir dünyada barış demokrasi ve eşitlik bir fantazidir savaş yoksuluk ve kaos ise emperyalist ilişkilerin nitel kalıcı sonuçlarıdır
Tarihsel deneyimler göstermiştir ki, küçük bir azınlığın kar hırsı ve dünyaya egemen olma arzusu uğruna giriştikleri savaşlar, milyonlarca insanın ölümüne, açlığa, yoksulluğa, göçe ve etkileri on yıllarca süren, psikolojik ve sosyal disfonsiyonlara yol açmış, İnsanı doğayı ve varoluşu hiçe sayan emperyalist savaşlar, aynı zamanda ciddi ekolojik yıkımlar ile sonuçlanmıştır.
Emperyalizm nedir ?
Kısaca emperyalizm, Üretimdeki yoğunlaşmanın bir sonucu olarak, serbest rekabetin ve üst yapıda demokrasiye dayanan kapitalizm yerini, ekonomin belli başlı tekellerin ellinde toplandığı, üst yapıda siyasal gericiliğin örgütlendiği kapitalizmin tekelci aşamasıdır. Kısacası emperyalizm, kapitalizmin tekelci aşamasıdır ve Faşizm onun bu tekelci aşamasının siyasal bir biçimidir
Burjuva egemen toplumlarda savaş karşıtı belagat, egemenler için demagojiye ranta ve fırsatçılığa dönüşürken, kitleler ise ya şövenit histeri, yada ahlaki kaygılar bilinç dışı olarak savaşın özneleri haline dönüşürler. Sınıf hisleri kör olan kitleler, emperyalist savaş karşısında sübjektifleşirler. Çünkü onu idealistçe kınamak veya taraf olmak ile yetinirler.
Sosyalistler ise sınıflı toplumlarda, emperyalist savaşlara damga vuran politikayı ve bu savaşı sürdüren sınıfların niteliklerini, kitlelere teşhir eder ve emperyalist gerici savaşlara karşı devrimci savaşlar ile karşı koyarlar. Kapitalizmin emperyalist aşamasında, savaşlar kaçınılmazdır ve emperyalist savaşlar ancak devrimci savaş ile savaşı yaratan üretim ilişkileri ve bu üretim ilişkilerine egemen sınıfsal toplumsal ve siyasal politikanın ortadan kaldırılması ile yok olurlar.
Rusya ve Ukrayna gerginliği
Bir emperyalist savaş makinesi olarak NATO
" Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Kuzey Amerika ve Avrupa'dan 30 üye ülkeden oluşan uluslararası bir ittifaktır. 4 Nisan 1949'da Kuzey Atlantik Antlaşması'nın imzalanması ile kuruldu. 30 üye ülkenin ikisi Kuzey Amerika'da (Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada), yirmi sekizi ise Avrupa'da yer almaktadır. (alıntı)
Bir dizi tarihsel ve iktisadi gelişmeler, batı hegemonyasına ve paradigmasına dayana, tek kutuplu dünyayı doğurmuştur.. Sovyetlerdeki geriye dönüşler, onun reformizm aracılığı ile restorasyonu ve nihayetinde sosyal emperyalizm evirilmesine yol açmıştır. Doksanlı yıllarda ise Sovyet sosyalist cumhuriyeti tamamen çözülmüş, Sovyet sisteminin seksiyonu olan devletler, bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Ancak bu kopuşlar, askeri stratejik ve jeopolitik nedenler ile bu ülkelerin zamanla, geri emperyalist dünyanın bir parçası olması ile sonuçlanmıştır. Sovyet sisteminin parçası olan pek çok ülkede zaman ile emperyalist dünya ile bütünleşerek emperyalist bir savaş makinesi olan Natonun bir üyesi haline gelmiştir.
Gelinen aşamada ise, yeni jeopolitik ekonomik ve askeri güç merkezlerin doğması ile birlikte, batı hegemonyasına dayanan, tek kutuplu dünyanın çözüldüğü ve bu yarılmanın yerini kutuplaşmış bir dünyaya, bıraktığı görülmektedir. Bu bağlamda emperyalist stres alanları genişlemektedir. Emperyalist gerilim ve çelişmenin yeni üslerinden biri doğu Avrupa'dır. Bölgesel savaşın üstün özneleri büyük ulus devletler ve emperyalist güç merkezleridir. Satrancın başında bu güçler bulunmaktadır ve bölgedeki savaşın tayin edici güçleri, emperyalist markezlerdir. )
Vladimir Putin, Rus devlet başkanı, kısa süre önce basına verdiği demeçte, Batının hegemonyasının, son bulduğunu ve onun politik liberalizminin çöktüğünü salık verdi. Bu açıklama, batı medyasında son derece ilgi gördü. Çünkü bu açıklama krizde olan batı hegemonyası ve liberalizm ile tutarlıydı ve güncel bir tartısmaydı. Son yıllarda yükselen sağ popülizm ve otoriter liderler bu düşünceyi pekiştiriyordu. Eski bir KGB ajanı olan Putin, batının gözünde çarlık Rusya nostaljisini dirilten, yayılmacı otoriter bir lider stereotipidir. Putin batının yeni sınavıdır ve Ukraynanın ilhaki ile birlikte tehlike çanları batı için çalmaya başlamıştır.
Zelenski iktidarı ve Savaşa giden süreç
2014 yılında iktidarda bulunan Yanukoviç iktidarına karşı, batı yanlısı muhalefet ayaklandı. Jeopolitik konumundan dolayı, bu ayaklanma spontane bir ayaklanma deği, batı açısından bir turno sol olan yeni iktidarın başa getirilmesi için gerçekleştirilen, organize bir ayaklanmaydı. 20 Şubat 2014'te ateşkes ilan edildi. 23 Şubat 2014'te Yanukoviç başkanlıktan azledildi, hükümet parlamento tarafından düşürüldü ve Yanukoviç Rusya'ya kaçtı.
Sıradan bir komedyen olan, Zelenski iktidarı, işte bu batı yanlısı turuncu devrim ile ortaya çıktı. Güçlü medya ve enformasyon aracılığı yıldızı parlatılan ve bir ikona dönüştürülen Zelenski, Batının ve Ukraynalı Oligarklarların yeni iktidar modeliydi.
İktidar değişikliği ile birlikte Ukrayna’da ortalık durulmadı. Bu sefer Rus yanlısı Ukraynalılar çeşitli gösterile ve protestolar gerçekleştirdiler ve yeni iktidara karşı ayaklandılar. Bu arada Rusya 18 Mart 2014'te Kırımı işgal etti ve referandum ile birlikte kırım Ukaynadan ayrıldı.
Ukrayna'nın ilhakına varan süreç, Zelenski iktidarının Rusya karşıtı komploların ve ülkesinin Natonun yayılmacı ve saldırgan doktriner politikasının, bir merkezi haline dönüşmesi ile başladı. Yeni Kiev iktidarı sayesinde Ukrayna, neo nazi faşist ideolojinin çekim alanına dönüşürken, hem ordu içinde, hem sivil alanda neo nazist ideoloji popüler bir kült haline geldi ve Rus karşıtı şovenizmin ve faşist politikanın bir payandasına dönüştü Odessa’da Neo Nazilerin saldırılarından kurtulmak için bir sendika binasına sığınan 48 kişinin diri diri yakılarak öldürdü.
Bugün Ukrayna saflarında, aktif bir biçimde Rus cephesine karşı savaşan neo nazist faşist Azak Taburu, Zelenski iktidarının ürünüdür. Zelenski iktidarı Ukrayna toprağını, hem batı yanlısı neo-nazist ideolojinin çekim merkezi hem Natonun bir üssü haline dönüştürmüştür. Rusya Ukrayna savaşı bu Kümülatif politikanın nitel sonucudur.
Ukrayna savaşı bir ön Nato-Rusya yada Dolar-Brisc savaşıdır. Bu savaşın kaybedeni Natodur. Bu savaşta Ukrayanın yüzbinlerce askeri kaybı var Ukrayna halkı Natonun çıkarları uğruna açık bir soykırıma sürüklendi. Telafisi on yılları bulacak 800 milyar dolar ekonomik bir kayıp, bir daha geri alınması mümkün olmayan büyük toprak kayıpları milyonlarca göç ve yok olmanın eşiğine gelmiş bir ülke. İşte natonun sorosun etki ajanları ile başa getirdiği Zelenski aracılığı ile Ukrayna halkına yaptığı budur.
Son tahlilde Rusya’nın, Ukrayna müdahalesi jeopolitik ve askeri bir hamledir. Rus jeopolitiğine ve dengelerine karşı, yayılmacı ve saldırgan bir doktriner politika güden Nato bir tahrik unsuru olarak Zelenski denilen şovmeni öne sürerek Ukrayna’nın ilhakına varan bir sonuca yol açmıştır.
Putinin düşük konvansiyonel savaş ile yürüttüğü Ukrayna operasyonu, sonucu köşeye sıkışan Zelenski batının ihanetine uğradığını itiraf etmiştir. Bu savaşın başat sorumlusu Natodur. Batı yanlısı dezenformasyon ve kışkırtmalara kanarak, ülkesini telafisi güç bir felakete sürükleyen Zelenski bir diğer sorumludur
Sonuç olarak Turuncu karşı devrim kanlı devrime dönüşmüştür.
KORAY AKER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder