29 Ağustos 2022 Pazartesi

Emperyalist Hegemonyanın Yeni Dili Postmodernizm-2-Koray Aker.




Günümüzde Nihilist olan bir şey varsa oda Sistemin kendisidir der baudrillard. Çünkü bireyi topluma ve geri kalan herşeye kayıtsız hale getirmiştir



Merkezileşen ve yoğunlaşan sermaye, tüm ulusal pazarların ilhakına, tüm sınırların ilgasına dayanan dünyanın küresel bir köye dönüştüğü, sınırsız bir ticaret ağı ve özgürlüğü içeriyordu.
 Post kapitalizm tüm pazarları fethetme arzusu uğruna, tüm kutsalları parçaladı, eskinin rutin ve monoton kapitalizmi temsil eden geleneksel yeniden üretim sistemleri olan, din ve nükleer aile gibi konservatif üstyapılar çözülürken, yeni tüketim toplumuna uygun tüketici idealleri ve sosyal akışkan roller yaratıldı.


Post kapitalist toplumda birey hakim üretim biçimin kültürel kodlarına ve metaların pazarda sorunsuz dolaşımına uygun biçimde, formüle edilmiş ve tüm iktisadi sosyal psikolojik faaliyetleri ile egemen üstyapı yansıtan bir tür sosyal insan tipidir.  

Postmodern çağda  birey toplumdan tamamen  ayrışarak anarko bir kimliğe dönüşmüştür. Bu nedenle kolektivist ve toplumcu nosyonlar bireyin doğası ve  yapısı üzerinde bir tehdit bir baskı unsuru olarak görülmektedir.Çünkü  şimdiki zamanda  her  birey toplumdan bağımsız kendi başına bir evrendir.

Neo liberalizm bireyi sınırlayan geleneksel yeniden üretim sistemleri üzerinde nihilistik bir baskı kurarak tüm değereri parçalar ve mahremiyeti kamulaştırır. Mahremiyetin kamulaşması ve herşeyin arz sunulması ile birlikte ahlaki bireyciliğin yerini sonsuz pazar ve meta ilişkileri içinde dönüşen piyasa modeli bireycilik alır


Esnek bir üretim modeline dayalı sistemler, aynı zamanda esnek bir tüketim toplumu ile ikame edilmek zorundadırlar. Son tahlilde yaşamın maddi üretimi biçimi üstyapıyı tayin eder, öyleyse tüm sosyal yaşamı metalaştıran geç kapitalizm,yeni üst yapıya uygun hedonistik-radikal bireyci yaşam modellerini ve kopyalarını yaratmak için geleneksel yeniden üretim sistemlerine sürekli bir savaş vermek zorundadır.

“ Nasıl ki düzen ve sınıflandırma tutkunu modern devletler efendisiz insan”a hoşgörü göstermiyorsa, nasıl ki yayılmakta olan, toprak düşkünü modern imparatorluklar “efendisiz topraklara” hoşgörü göstermiyorsa, modern pazarlar da “pazarı olmayan ekonomi”ye -paranın el değiştirmesine bağlı olmaksızın kendini üreten bir yaşam tarzına- hoşgörü göstermiyorlar

Akışkan Aşk, Zygmunt Bauman

Post modern birey sürekli bir ereksiyon halindedir arzunun kışkırtıcılığı karşısında büyülenmiştir postmodern dünya bireye şunu söylemektedir  bir kişi ile yani partner ile yetinmek zorunda değilsin acele et dışarıda seni bekleyen başkaları var, neden aynı telefonu kullanmak zorundasın dışarıda daha üst versiyonları var bir aile kurmak zorunda değilsin çünkü seni bekleyen başka hayatlar var  Bir bedene saplanıp kalmak zorunda değilsin onu değiştirmek için çok fazla seçeneğin var vs vs. Cinselin ruhsalın ve bedenin akışkanlığı postmodern dünyada bir metto haline gelmiştir. Artık sabit hiç bir toplumsal norm yoktur.

Neo liberal toplumlarda birey ititakar değil bir performans öznesine dönüşmüştür der Byung-Chul Han. Kapitalizm sürekli yeni arzu sistemleri yaratrak postmodern bireyi devasa bir arzu sistemi içine çeker. Bireylerin ilişkisnin yerini nesnelerin ilişkisi alır baudrillard değimi ile haz bir buyurganlığa dönüşerek biricik ahlak biçimini alır. Burada birey kapitalizmin hem kutsal yüce nesnesi hemde kurbanıdır. Sınırsız özgürlük miti post seküler teolojilerin sonsuz meta ilişkisi içinde bireye sunduğu sahte bir cennet vaddidir. Bir zamanlar toplumsal bir pişişik olarak bireye hükmeden toplumsal ilişkilerin yerini meta ilişkileri alır



Postmodernizmin özgürlük nosyonu, Sabit hiç bir toplumsal norma dayanmayan bir özgürlüğü, eskinin sürekliliği temsil eden, monoton ve hapsedici sürekliliğinden kaçışı temsil ediyordu. Yeni siyasal üstyapılar metaların pazarda sorunsuz dolaşımına uygun bir sosyal işleyişi, bu sosyal işleyişi tıkayan eski normatif değerlere ve akışkan  olmayan katı toplumsal kurallara karşı, savaşı yansıtan temsillerdi.


Piyasanın mantığı haz ve çoğulluğa geçicilik ve süreksizliğe bireyi yalnızca kendisinin geçici bir etkisi gibi gösteren büyük bir merkezsiz arzu şebekesine yaslanan bir mantıktır

Postmodernizmin Yanılsamaları, Terry Eagleton



Medya kitleleri özgürlüğe çağırıyordu, mütevazi sosyal yaşamların yerini, kuralları belirsiz roller ve yeni idealler icat edilmişti. Metanın pazardaki kusursuz dolaşımına engel olan, her türlü bağdan kurtulmaydı birey. Artık Felsefi kültürel politik cinsel alanda sabit hiç bir toplumsal norma bağlı kalınamazdı. Oynak ve akışkan yeni özne, geç kapitalizmin yeni tüketim dünyasına, uyum sağlamalı onun tüketim ideallerinin bir parçası olmalıydı.Modern birey bu yüzden sürekli bir ereksiyon halindedir.Guy Debortun, değimi ile görünen artık yalnızca metanın dünyasıydı.




Şöyle der Baudrillard çağımızda haz bir buyurganlığa dönüşerek genel bir gereklilik halini almıştır. Birey artık ihtiyacı olduğu için tüketmiyor tüketmeye ihtiyaç duyduğu için tüketiyor. Kapitalizmin sürekli yeni arzu sistemleri yarattığını söyleyen Baudrillard göre sahte ihtiyaçların gerçek ihtiyaçlar ile yer değiştirdiği günümüzde tüketim genel bir ahlak biçimine bürünerek bir haz ekonomisi yaratmıştır. Bireyi kuşatan artık bir zamanlar olduğu biçimde doğal insan ilişkileri değil nesnelerdir. Toplumda bir zamanlar oldu biçimde artık üretim kahramanlarının yerini tüketim temsil eden aşırı fenomenler almıştır.Özetle toplumsal bir pişişik olarak din yerini toplumsal bir pişişik olan tüketime bırakmıştır.


" Artık, şunu söyleyen de kalmadı: "Senin bir ruhun var ve onu kurtarmak lazım." Bunun yerine şu cümle tercih ediliyor Senin bir cinsiyetin var ve onu en iyi nasıl kullanabileceğinibulman lazım. Senin bir bilinçdışın var ve 'o'nun konuşması lazım.Senin bir bedenin var ve onun haz duyması lazım.Senin bir libidon var ve onu harcaman lazım." vb.Ruhsalın, cinselin ve bedenlerin akışkanlığını, akısını, hızlandırılmış dolaşımını gerektiren bu baskı, ticari değeri yöneten baskıya verilmiş eksiksiz bir karşılıktır: Sermayenin dolaşıma girmesi lazım, hiçbir sabit nokta olmaması lazım, yatırım ve yeniden yatırım zincirinin hiç durmaması lazım, değerin fasılasız yayılmasılazım -bütün bunlar, günümüzde değerin gerçekleşmesinin bir biçimidir ve cinsellik, cinsel model bunun bedenler düzeyinde belirmesinin bir yoludur.

Jean Baudrillard


Post kapitalizm geleneksel yeniden üretim ilişkilerini çözerken, grup ilişkilerine dayan tüm sendikalizmi ortadan kaldırdı ve atomik bir cinsiyet kuşağı yarattı. Aşırı üretim ve onun gereksinimlerine uygun olarak radikal bireyci ve hedonist,bir sosyal insanı tipi son elli yıldır neo liberal piyasaya egemendir bu nükler aile sonrası pazar tarafından ikame edilen ve kutsanan sosyal insan tipidir. özgürlük mitinin solo yaşam ile özdeşleşmesinin nedeni budur. Evliik ve birlikte yaşam modeline dayanan  akışkan olmayan tüm sendikalizmler piyasanın mantığına aykırıdır,


" Bekar insanın yaşam tarzı. modernliğe giden yolda aykırı bir vaka teşkil etmez. Tam anlamıyla gerçekleşmiş emek piyasası toplumunun arketipidir





Post modernistler, tüm toplumsal sınıfların, homojenleştiğini ve mevcut üretim biçimi içinde, kaynaştığını idda ederek, özne yapı çatışmasını ve uzlaşmaz karşıtlıklar biçimde, ifade bulun, burjuvazi-proleter ya sürtüşmesinin, ortadan kalktığını ileri sürerler. Adre Gorz, elveda proleter ya eserinde, proletaryanın, buharlaştığını öne sürerken, neo liberal burjuva ideolog Francis Fukumaya, neo liberalizmin mutlak ve edebi zaferini ilan ettiği, tarihin sonu ve son insan adlı eserinde, 
Sosyalizm vb, ABC fikirlerin ve her türden alternatif modellerin iflas ettiğini ve geçerliğini yitirdiği yönünde bir tez ortaya sürmüştür. 

Fukuyumanın, tarihin sonunu, ilan ettiği, o meşhur tezine göre, Neo liberal sistem, sorunsuz, çatışmasız ve özgürlükçü bir model olarak, tüm dünyada, alternatifsiz ve ebedi bir sistem olarak, kendisini kanıtlamıştır. Bundan sonra, insanın ideolojik evrimin, temsil eden, hiç bir toplumsal sistemin, kalmadığını belirten Fukuyama, bir anlamda, insanlığın ideolojik evriminin, tamamladığını öne sürerek, tarihi, donuk, değişmez ve durağan bir nicelik olarak, ele almıştır. Fukuyuma sonunda günah çıkartarak köşesine çekildi. Çünkü kapitalizmin modern mitlerinden biri olan bolluk reffah eşitlik barış gibi kavramlar yerini savaş açlık yoksulluk göç eşitsizlik gibi pratik sorunlara bıraktı ve neo liberalizm 2008 krizi sonrası iflas bayrağını çekti.


Kapitalizmin Kurtarıcı Lordları bitmez tezleride. Emperyalist ideolog Samuel P. Huntington bu kez medeniyetler çatışması fikri ile ortaya çıktı.Huntington modern toplumlar arasında başat çatışmasının son kertede ekonomik değil kültürel olduğunu öne sürdü. Söz gelimi modern toplumlar arasında sınıf çatışması yerini kozmogonik bir kültür çatışmasına bırakmıştır. Ezen ezilen biçiminde bölünmüş sınıflı toplumdan kaynaklı çatışma yerini uygar ve uygar olmayan devletler arası çatışmaya bırakmıştır.



Böylece neo liberal dünya düzeni, tek dünya pazarı ve tek dünya ahlakına, yani tüketim ahlakına uygun, bir sahte cennet yaramıştı. Sınıf mücadeleleri artık modası geçmiş, tarihte kalmış otantik yapılardı. Üniversiteleri ve kürsüleri bilim sıfatı ile istila eden, büyücüler ve falcılar doldurmuştu. Her biri yüksek maaşlı ve popüler imajı sahip entelektüel seçkinler, her alanda öznenin öldüğünü ilan ediyordu. Bu çağdaş tövbekarlara göre, tahakkümsüz bir dünya hayaldi.

Potsmodernizmin metazifk retoriği, tarih bilimini ve özne-yapı çatışmasını yadsıyor. Ezen ezilen biçiminde bölünmüş, karşıtlara dayanan sınıflı toplumsal düzeni red ediyordu. Proletarya modası geçmiş otantik bir akımdı, onun yerini çoğulcu siyasete dayanan temsiller, tarihle bağları kopmuş ereksel olmayan oynak ve akışkan özneler almıştı.

Devrim artık bir solcu romantizmi olarak görüyor, gülünç bulunuyordu. Kitlelere artık sınıf bilinci yerine küçük burjuva aydın ihaneti taşınıyordu. İşçi sınıfı arsında olması gerekenler, kitlelerle bağlarını tamamen kopararak, konferans salonlarında üniversite kürsülerinde ve salaş sokak sergilerinde, kapitalizmden rol çalarak geviş getiriyorlardı. Sol bir kuşaktır bu entelektüel düşkünlerin istilası altındadır.

Marksit Solun nesnel çöküşü, geriye pek çok kötücül miras ve alışkanlık bıraktı.Pek çok put ve evliya türedi sol içinde.Kurumlar cemaatlere dönüşerek, kendi pişişik alanlarını yarattılar.Gelecek ile ilgili üst anlatılar ve ütopyalar yerini yarı zamanlı öğütlere bıraktı.Solu bugün artık medyumlar yönetiyor.



Postmodernizmin üst anlatılara karşı duyduğu tutucu septisizmin temelinde iki eğilim yatar bir sınıflı toplumun reddi ve tahakümsüz bir dünya hümanizmine dayanan her türden üst anlatının otantikleştrilmesi. İkincisi ise özne iktidar çatışmasının reddi özenin anonimleştirilerek hadım edilmesidir. Postmodernizm modernizimden nitel bir kopuşu temsil etmez aksine katmerleşen çürüyen emperyalizme bir çıkış yolu sunar özetle postmodernizm geç kapitalizmin ta kensidir. Rutin ve monoton kapitalizm ve onun gerici üstyapıları olan geleneksel yeniden üretim araçları ilga olarak günümüzde geniş bir hacme ulaşan meta ekonomisi ile yer değiştirmişlerdir.Günümüzde Meta ve pazar dağılımı ekonomik politik ve toplumsal üst yapıların konsolidasyon bütünü ile postmodernizmi içerirler.



" Özne dağınık, belirsiz,ve tözden yoksun bir öznelik yararına ortadan kaybolmuştur.Başka bir deyişle her şeyi kuşatan ve etten kemikten yoksun bomboş bir bilincin yansıtıldığı muazzam bir alana dönüştürülen özne vücudun yaydığı uçucu bir madde benzemektedir. Yani herşey nesnellikten yoksun öznellik ışınları yaymaktadı


Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi?Jean Baudrillard



Yaşamın canlı diyalektiği, çok geçmeden bu entelektüel düşkünlerin maskesini düşürdü ve tecrit etti. Pek çoğu kapitalizmin karşısında bir azize dönüşerek günah çıkardı. Günah çıkarıp köşesine çekilenler dışında, doğrudan karşı devrimin safına geçenler, küçük burjuva aydın ihanetinin, en pervasız örneklerini sergilediler. Her biri modern burjuvazinin, ahır uşağına dönüşerek ihanetini pekiştirdiler.

Kapitalizmin sinik savunucuları tarafından, uzun yıllardır demokrasi bolluk güvenlik refah teorileri ile göklere çıkarılan, sahte cennet çöküyordu. Neo liberalizmin sahte makyajı dökülürken, geriye pis kokular ve cesetler bırakıyordu. Ezen ve ezilen uluslar biçiminde bölünmüş dünya emperyalist sistemi, yeni bir ekonomik ve politik buhranının eşiğindeydi.


 Ekonomik liberalizm sınıflar arasında büyük uçurumlar yaratarak bir yandan yoksullar diğer yandan devasa servet birikimlerine sahip ayrıcalıklı azınlıklar yaratmıştır. Küreselleşme siyaseti ise, Savaş yıkım göç ve büyük tooplumsal bunalımlar ile sonuçlanmıştır.. Kültürel liberalizm ise insanlığın kurtuluşunu kendi toplumsal gerçeğine yabancılaşmış soyut bir kurtuluş ereğine sahip çeşitli kimlik kolajlarına dayanan içi boş politik öznelere terketmiştir. Bu politik özneler zaman ile halka tamamen yabancılaşarak ve gericilersek karşıtlarına dönüşmüştür


Emperyalistler arasındaki çelişme ve rekabet had safhaya ulaşırken, diğer yandan ezen ve ezilen sınıflar arasındaki uçurum açılıyor, neo liberal sistemin yarattığı derin buhranlar ve çelişmeler yoğunlaşarak, yeni krizlere ve çatışmalara dönüşüyordu. 
Kapitalizmin sihirbazları, artık sınıf çelişkilerinin üzerini örtemiyor, kötürümleşen neo liberal sistemin yarattığı, savaş göç işsizlik açlık yoksulluk cinsiyetçilik milliyetçilik ekonomik ve toplumsal bunalımlar had safhaya ulaşırken, emekçi sınıfının üzerindeki yükte katmerleşiyor. 

Tüm hakları gasp edilmiş ve örgütsüzleştirilmiş işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki kavgada günden güne harlanıyor. Tarihin diyalektiği bir kez daha sınıf savaşını haklılığını ve kaçınılmazlığını dayatıyor.Çürüyen kapitalizm ancak tutarlı bilimsel bir sınıf mücadelesi ile aşılabilir bu yüzden  Lenin yoldaşın o meşhur sözünü hatırlatmak fayda var. 

Yalancıların Maskelerini Kaldırın.Körlerin gözünü Açın, ezenle ezilenin arasında eşitlik yoktur olmayacaktır.


KORAY AKER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Osmanlının Yıkılışı Üzerine-Koray Aker

  Muhafazakar (neo-osmanlıcı) çevreler Osmanlının Kemalizm tarafından yıkıldığına inanıyorlar. Lenin devlet ve devrim eserinde şeyler ilga o...