31 Mart 2022 Perşembe

Süresiz Nafaka Sorunu Üzerine- Koray Aker

 




Çağımızda toplumu kadın lehine indoktrine eden ve nihilist bir anti erkek kültürü yaratan burjuva toplumsal düzende basit yeniden üretim sistemini ve üretim döngüsünü anlamadan egemen sınıfın neden nafaka konusunda duyarsız kaldığını kavrayamazsınız


 Burjuvazi iş gücünün üretim maliyeti oranında işçiye bir ücret öder kadının görünmez ev içi emeği üretken olmadığı için burjuvazi bunu ücretlendirmez çünkü proleter erkeği yaşam hazırlayan beslenme üreme vb. ihtiyaçları karşılayan görünmez ev emeğinin maliyeti burjuvazi açısından erkeğe ödediği ücrete tabidir. Çünkü burjuvazi görünmez ev emeğini basit iş gücünün üretim maliyetinden bağımsız düşünmez ve onu ayrıca ücretlendirmez


Yani kadının görünmez ev içi emeği basit yeniden üretim sistemin bir uzantısıdır ve burjuvazi onu zaten asgari ücret ile karşılamıştır. Feminizm gibi dogmatik küçük burjuva hareketleri ise  kadının görünmez ev içi emeğinin maliyetini erekten talep ederler ve bu talebi bugün süresiz nafaka sorununda temel bir dayanak haline gelmişlerdir Nafaka sorunu aynı zamanda geniş bir avukat grubu için büyük bir rant alanıdır çünkü boşanma ekonomisi büyük bir pastadır.


 Kadının görünmez ev içi emeğini hiç eden ve sömüren  burjuvazidir. Bu emeğin karşılığını burjuvazi kendi ödeyeceğine erkeğe maliyetlendirmektedir   Erkekler Nafaka sorunundan kurtulmak için çözümü düzenden boşa beklemeyin. Özgür olmak istiyorsanız sizi sömürgeleştiren ve yozlaştıran evlilik aşk ideolojisi ve tek eşlilik gibi geleneksel rejimleri  terk edin. Bu kurumlar içinde kaldığınız sürece hem ekonomik hem duygusal olarak sömürülmeye devam edecekseniz.


Koray Aker

20 Mart 2022 Pazar

Sosyal Medya ve Linç Kültürü Üzerine-Koray Aker

 






 İnsanlar sosyal medyada gerçek kimlikleri ile değil yaratıkları imajlar ile yaşarlar bireyler yaratıkları bu sahte imajların ardına gizlenerek duygusal entelektüel ve politik olarak kendisni ifade ederler. Sosyal medya bir gösteriş dünyasıdır, mutsuzların mutlu, yoksuların zengin, kötülerin iyi görünmeye çalıştığı bir tragedya. Modern insanın en büyük arzusu görülme arzusudur, Büyük bir gösterinin parçası olan modern insanın bütün çabası başkaları tarafından görülmektir. Bu bağlamda sosyal medya narsistik bireyin kendine tapınma alanıdır.

Klasik burjuva hukuku insanlığın ulaşıtğı en yüksek evredir. Bir üst yapı aracı olarak hukukun sınıfsal niteliği ve onun özel mülkiyet düzeni ile olan ilişkisini göz ardı edemeyiz. Marx özel mülkiyetten kopuş aynı zamanda onun tüm gerici mirasından nitel kopuş anlamına gelir demektedir. Marksizm'in burjuva hukukuna dönük eleştirisini onu aşma onu daha iyisi ile ikam etme temeline dayanır burjuva hukukun gerisine düşen hiç bir pratik ve eğilim Marksizm ile örtüşmez .
Sosyal medya geleneksel yazgıdan toplumsal kurallardan ve bürokrasiden arındırılmış bir bölgedir. Sosyal medya Narsistik birey yada bireyler için bir kurtarılmış bir alandır linç kültürü tamda bu narsistik birey yada bireylerin ideoloji kimlik inanç gibi ortak pişişik alanlarda buluşarak yarattığı gerici bir olgudur.

Masumiyet karinesi evrensel bir insan hakkıdır ve burjuva hukuku tarafından güvence altına alınmıştır. Savunma hakkı yine burjuva hukuku tarafından bireye tanınmış evrensel bir insan hakkıdır. isnat edilen suç ne kadar ağır olursa olsun aksi ispatlanmadığı sürece herkes masumdur. Sosyal medyadaki bu linç kültürü burjuva hukukun bile gerisine düşerek en temel insan hak ve hürriyetini hiçe sayarak ayaklar altına almaktadır. Sosyal medya çeşitli kimlik ideoloji ve inançlara shaip topluluklar adeta bir politbüro gibi hareket ederek insanları yargılamakta adalet dağıtmaktadır. Ve bunları denetleyen hiç bir mekanizma yoktur.

Koray Aker

15 Mart 2022 Salı

J. Butler ve Cinsiyet Belası Üzerine-Koray Aker

 



" Bilinen söz etmenin artık moda olmadığı bir çagda, dünyanın zihinden ziyade söylem tarafından inşa edildiğinden söz etmek daha isabetli olacaktır

Postmodernizmin Yanılsamaları, Terry Eagleton

İnsan hakikat algısını, bilgiye ve deneyime değilde linguistik söyleme dayandırırsanız ne olur ? hakikat ilga olur ve dilde sonsuz biçimlerde yeniden üretilir. Dil tarafından üretilen hakikat ise, nesnellikten ve tözden yoksundur . Modern felsefenin yaşadığı bunalım ve epistemik intiharın nedeni budur. Bilim yerini ideolojiye bırakmıştır.Falcılar ve Büyücüler akademileri istila etmişlerdir ve hakikat her yerden sürgün edilmiştir. Hakikat yerine hayal satıldığı bir post trutçuluk çağı.



Çağımızda güçlü üst anlatılara daynan klasik özne yerini romansı anlatılara dayan öznelere bırakmıştır. Çağımız Küçük öyküsel anlatımların bir sürekliğiği olmayan dağınık belirsiz ve sürkeli yer değiştiren akışkan öznelerin damga vurduğu bir politik atmosferdir. .Evrensel ve totalleştirici nosyonların yerini Post yapıslacı ve yapı sökümcü hikayelerin aldığı çeşitli kimlik kolajlarına dayan politik hareketlerin kadınarın lgbt hareketlerinin ekoloji ve hayvan hareketlerinin öne çıktığı bir politik atmosferdir. J. butler bu politik atmosferin bir ürünüdür.

J. butler Michel Foucaulttan miras alarak geliştirdiği queer teorisi ile son donem modenr feminzim içinde bir ikon haline gelmiş lehte ve akehte ciddi tartışmalar yol açmış cinsiyet belası adlı eseri ile toplumsal cinsiyet tartışmasına yeni bir soluk getirmiştir. queer yapı sökümcü bir fikirdir ve kelime anlamıa ile normal olan herşeyin karşıtıdır. Butler queer teoriyi başat olarak cinsiyet alanına uygulamış ve cinsiyet alanında hakim olan normatif ikili cinsiyet rejimini yapı-sökümcü bir eleştiriye tabi tutmuştur.

Butlere göre kadın erkek ikiliğine dayanan cinsiyet rejimi perfromatiftir ve cinsiyet ile ilgili epistomolojik bütün anlatılar bir hikayeden ibarettir ve erkek egemen hetero-normatif toplumsal düzenin bir yanılmasasıdır.J butler. sadece toplumsal cinsiyetin değill biyolojik cinsiyetinde performatif olduğunu özcü bir temelinin bulunmadığını dolayısı ile biyolojik cinsiyetinde tıpı toplumsal cinsiyet gibi sosyal bir inşa hetoronormatifir kabul olduğunu savunuyor.

Postmodernizm tarihi terörize ederek tüm modern epistemik söylemi buhrlaştırır ve modern sonrası epistemolojiyi linguist söyleme dayanan bir köktenciliğe indirger. Michel Foucault mirasçıcı ve quer teorisyeni J.butler modern epistomoljoileri yerinden eden linguistik söylenceyi cinsiyete uyarlar ve insanı salt azrudan meydana gelen performatif vir varlık olarak yeniden üretir.


Özetle Butler evrim biliminin ve genel olarak ortodosk bilimin kabul ettiği biyolojik cinsiyeti yapı-söküme tabi tutarak onu buharlaştırmıştır. Tamda bu noktada en büyük tepkiyi muhafazakâr çevrelerden değil feminist çevrelerden almıştır. Butlerin bu metafizik ve akıl dışı fikirlerinin elbette bilimsel bir değeri yoktur ama hetero-normatif düşünceleri ve genel kabulleri sarstığı için ciddi entelektüel bir kabul görmüştür aynı düzeyde hem muhafazakâr hemde çeşitli feminist çevrelerin eleştirilerine ve tepkilerine maruz kalmıştır.

Kuir yada queer teorisi postmodern yazar Michel Foucault aittir onu popüler hale getiren ve toplumsal cinsiyet ideolojisinin gövdesi haline dönştüren feminist yazar judith butlerdir. Butler cinsiyet belası isimli kitabında sadece toplumsal cinsiyetin değil ikili cinsiyet diktomisine daynan biyolojik cinsiyetinde performatif olduğunu öne sürmektedir.

Kuir teoriis nedir ? Küir genel olarak toplumsal cinsiyet ideologları tarafından ikili olmayan ve cinsiyeti spkektrum olarak kabul gören çevreler için kulanılmaktadır. Kuir kelimesi gerçek manada normsuzluğu ifade etmektedir. Kuir tarihsel olarak oluşmuş somut ve nesnel göstergelere daynana ervimsel biyolojik sosyal ve cinsel yapıların mutlak redine daynanan politik ve ahlaki rolativizmdir


Quuer teorii ikili cinsiyetin dışında kalan azınlıklar için bir imdat çığlıdır ve savunma resfleksidir. Bu refleks aynı düzeyde gittikçe agresifleşen postgenderimz hareketine karşı bağışıklığı güçlendirmektedir.

Butlerin mantığı İnsanın hakikat algısını lengüistik söyleme indirgeyen ve dayandıran radikal bir köktenciliktir ve bu yeni retorik bugün sadece cinsiyet alanında değil bilim felsefe sanat ve politikada egemen stil haline gelmiştir.

Koray Aker

3 Mart 2022 Perşembe

Savaş Uygarlığın Gıdasıdır-Koray Aker




 Savaş uygarlığın gıdasıdır.

 Zerzan



 Savaş politikanın süreğidir,  savaş politikanın farklı araçlar ile sürdürülmesidir ve her savaş sınıfsal bir damga taşır. Savaşın niteliğini anlamak için, savaşa damga vuran politik niteliği ve onu sürdüren sınıfların, tahlilini yapmak gereklidir. 

 Bütün emperyalist savaşlar gericidir. Çünkü emperyalist savaş demek, küçük bir azınlığın kar hırsı ve daha fazla kaynak ve toprak paylaşımı uğruna giriştiği, sosyal ekonomik ve toplumsal açıdan son derece yıkıcı ve tahrip edici savaşlardır.

Emperyalizmin ekonomik özü tekelizme dayanan sömürgeciliktir. Emperyalizmin siyasi özü anti demokratizmdir emperyalizmin askeri özü ise terör rejimidir bütün emperyalist devletler terör rejimine dayanırlar yani faşizme. Emperyalist ilişkilerin egemen olduğu bir dünyada barış demokrasi ve eşitlik bir fantazidir savaş yoksuluk ve kaos ise emperyalist ilişkilerin nitel kalıcı sonuçlarıdır

Tarihsel deneyimler göstermiştir ki, küçük bir azınlığın kar hırsı ve dünyaya egemen olma arzusu uğruna giriştikleri savaşlar, milyonlarca insanın ölümüne, açlığa, yoksulluğa, göçe ve etkileri on yıllarca süren, psikolojik ve sosyal disfonsiyonlara yol açmış, İnsanı doğayı ve varoluşu hiçe sayan emperyalist savaşlar, aynı zamanda ciddi ekolojik yıkımlar ile sonuçlanmıştır.

 Emperyalizm nedir  ?

Kısaca emperyalizm, Üretimdeki yoğunlaşmanın bir sonucu olarak, serbest rekabetin ve üst yapıda demokrasiye dayanan kapitalizm yerini, ekonomin belli başlı tekellerin ellinde toplandığı, üst yapıda siyasal gericiliğin örgütlendiği kapitalizmin tekelci aşamasıdır. Kısacası emperyalizm, kapitalizmin tekelci aşamasıdır ve Faşizm onun bu tekelci aşamasının siyasal bir biçimidir

 Burjuva egemen toplumlarda savaş karşıtı belagat, egemenler için demagojiye ranta ve fırsatçılığa dönüşürken, kitleler ise ya şövenit histeri, yada ahlaki kaygılar bilinç dışı olarak savaşın özneleri haline dönüşürler. Sınıf hisleri kör olan kitleler, emperyalist savaş karşısında sübjektifleşirler. Çünkü onu idealistçe kınamak veya taraf olmak ile yetinirler.

 Sosyalistler ise sınıflı toplumlarda, emperyalist savaşlara damga vuran politikayı ve bu savaşı sürdüren sınıfların niteliklerini, kitlelere teşhir eder ve emperyalist gerici savaşlara karşı devrimci savaşlar ile karşı koyarlar. Kapitalizmin emperyalist aşamasında, savaşlar kaçınılmazdır ve emperyalist savaşlar ancak devrimci savaş ile savaşı yaratan üretim ilişkileri ve bu üretim ilişkilerine egemen sınıfsal toplumsal ve siyasal politikanın ortadan kaldırılması ile yok olurlar.

 

 Rusya ve Ukrayna gerginliği

 Bir emperyalist savaş makinesi olarak NATO

 " Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Kuzey Amerika ve Avrupa'dan 30 üye ülkeden oluşan uluslararası bir ittifaktır. 4 Nisan 1949'da Kuzey Atlantik Antlaşması'nın imzalanması ile kuruldu. 30 üye ülkenin ikisi Kuzey Amerika'da (Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada), yirmi sekizi ise Avrupa'da yer almaktadır. (alıntı)

 Bir dizi tarihsel ve iktisadi gelişmeler, batı hegemonyasına ve paradigmasına dayana, tek kutuplu dünyayı doğurmuştur.. Sovyetlerdeki geriye dönüşler, onun reformizm aracılığı ile restorasyonu ve nihayetinde sosyal emperyalizm evirilmesine yol açmıştır. Doksanlı yıllarda ise Sovyet sosyalist cumhuriyeti tamamen çözülmüş, Sovyet sisteminin seksiyonu olan devletler, bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Ancak bu kopuşlar, askeri stratejik ve jeopolitik nedenler ile bu ülkelerin zamanla, geri emperyalist dünyanın bir parçası olması ile sonuçlanmıştır. Sovyet sisteminin parçası olan pek çok ülkede zaman ile emperyalist dünya ile bütünleşerek emperyalist bir savaş makinesi olan Natonun bir üyesi haline gelmiştir.


 Gelinen aşamada ise, yeni jeopolitik ekonomik ve askeri güç merkezlerin doğması ile birlikte, batı hegemonyasına dayanan, tek kutuplu dünyanın çözüldüğü ve bu yarılmanın yerini kutuplaşmış bir dünyaya, bıraktığı görülmektedir. Bu bağlamda emperyalist stres alanları genişlemektedir. Emperyalist gerilim ve çelişmenin yeni üslerinden biri doğu Avrupa'dır. Bölgesel savaşın üstün özneleri büyük ulus devletler ve emperyalist güç merkezleridir. Satrancın başında bu güçler bulunmaktadır ve bölgedeki savaşın tayin edici güçleri, emperyalist markezlerdir. )

 

 Vladimir Putin, Rus devlet başkanı, kısa süre önce basına verdiği demeçte, Batının hegemonyasının, son bulduğunu ve onun politik liberalizminin çöktüğünü salık verdi. Bu açıklama, batı medyasında son derece ilgi gördü. Çünkü bu açıklama krizde olan batı hegemonyası ve liberalizm ile tutarlıydı ve güncel bir tartısmaydı. Son yıllarda yükselen sağ popülizm ve otoriter liderler bu düşünceyi pekiştiriyordu. Eski bir KGB ajanı olan Putin,  batının gözünde çarlık Rusya nostaljisini dirilten, yayılmacı otoriter bir lider stereotipidir.  Putin batının yeni sınavıdır ve Ukraynanın ilhaki ile birlikte tehlike çanları batı için çalmaya başlamıştır.

 

Zelenski iktidarı ve Savaşa giden süreç

 

2014 yılında iktidarda bulunan Yanukoviç iktidarına karşı, batı yanlısı muhalefet ayaklandı. Jeopolitik konumundan dolayı, bu ayaklanma spontane bir ayaklanma deği, batı açısından bir turno sol olan yeni iktidarın başa getirilmesi için gerçekleştirilen, organize bir ayaklanmaydı.  20 Şubat 2014'te ateşkes ilan edildi. 23 Şubat 2014'te Yanukoviç başkanlıktan azledildi, hükümet parlamento tarafından düşürüldü ve Yanukoviç Rusya'ya kaçtı.

 Sıradan bir komedyen olan, Zelenski iktidarı, işte bu batı yanlısı turuncu devrim ile ortaya çıktı. Güçlü medya ve enformasyon aracılığı yıldızı parlatılan ve bir ikona dönüştürülen Zelenski,  Batının ve Ukraynalı Oligarklarların yeni iktidar modeliydi.

 İktidar değişikliği ile birlikte Ukrayna’da ortalık durulmadı. Bu sefer Rus yanlısı Ukraynalılar çeşitli gösterile ve protestolar gerçekleştirdiler ve yeni iktidara karşı ayaklandılar. Bu arada Rusya 18 Mart 2014'te Kırımı işgal etti ve referandum ile birlikte kırım Ukaynadan ayrıldı.

 Ukrayna'nın ilhakına varan süreç, Zelenski iktidarının Rusya karşıtı komploların ve ülkesinin Natonun yayılmacı ve saldırgan doktriner politikasının, bir merkezi haline dönüşmesi ile başladı. Yeni Kiev iktidarı sayesinde Ukrayna, neo nazi faşist ideolojinin çekim alanına dönüşürken, hem ordu içinde, hem sivil alanda neo nazist  ideoloji popüler bir kült haline geldi ve Rus karşıtı şovenizmin ve faşist  politikanın bir payandasına dönüştü Odessa’da Neo Nazilerin saldırılarından kurtulmak için bir sendika binasına sığınan 48 kişinin diri diri yakılarak öldürdü.

Bugün Ukrayna saflarında, aktif bir biçimde Rus cephesine karşı savaşan neo nazist faşist Azak Taburu, Zelenski iktidarının ürünüdür. Zelenski iktidarı Ukrayna toprağını, hem batı yanlısı neo-nazist ideolojinin çekim merkezi hem Natonun bir üssü haline dönüştürmüştür. Rusya Ukrayna savaşı bu Kümülatif politikanın nitel sonucudur. 

Ukrayna savaşı bir ön Nato-Rusya yada Dolar-Brisc savaşıdır. Bu savaşın kaybedeni Natodur. Bu savaşta Ukrayanın yüzbinlerce askeri kaybı var Ukrayna halkı Natonun çıkarları uğruna açık bir soykırıma sürüklendi. Telafisi on yılları bulacak 800 milyar dolar ekonomik bir kayıp, bir daha geri alınması mümkün olmayan büyük toprak kayıpları milyonlarca göç ve yok olmanın eşiğine gelmiş bir ülke. İşte natonun sorosun etki ajanları ile başa getirdiği Zelenski aracılığı ile Ukrayna halkına yaptığı budur.


 Son tahlilde Rusya’nın, Ukrayna müdahalesi jeopolitik ve askeri bir hamledir. Rus jeopolitiğine ve dengelerine karşı, yayılmacı ve saldırgan bir doktriner politika güden Nato bir tahrik unsuru olarak Zelenski denilen şovmeni öne sürerek Ukrayna’nın ilhakına varan bir sonuca yol açmıştır. 

 Putinin düşük konvansiyonel savaş ile yürüttüğü Ukrayna operasyonu, sonucu köşeye sıkışan Zelenski batının ihanetine uğradığını itiraf etmiştir. Bu savaşın başat sorumlusu Natodur. Batı yanlısı dezenformasyon ve kışkırtmalara kanarak, ülkesini telafisi güç bir felakete sürükleyen Zelenski bir diğer sorumludur

 

Sonuç olarak Turuncu karşı devrim kanlı devrime dönüşmüştür.

 

 KORAY AKER

Osmanlının Yıkılışı Üzerine-Koray Aker

  Muhafazakar (neo-osmanlıcı) çevreler Osmanlının Kemalizm tarafından yıkıldığına inanıyorlar. Lenin devlet ve devrim eserinde şeyler ilga o...